Boşanma-Davasında Davayı-İlk-Açan-Taraf Avantajlı-Mıdır?

Boşanma Davasında Davayı İlk Açan Taraf Avantajlı Mıdır?

Halk arasında boşanma davasını ilk açan tarafın daha avantajlı olacağı algısı yerleşmiştir. Bunun tam tersine boşanma davasını ilk açan tarafın haksız çıkacağı düşüncesi de oldukça yaygındır. Aslında boşanma davasını ilk kimin açtığının bir önemi bulunmamaktadır. Boşanma davasını karşı taraf sizden önce açmışsa bile sizin de karşı dava açma hakkınız bulunmaktadır. Boşanma davasını haklı olan kazanır. Ancak boşanma davasını ilk açan tarafın bazı avantajları bulunmaktadır:

1) Öncelikle boşanma davasını ilk açan taraf, boşanma davasının görüleceği mahkemeyi seçme avantajına sahip olur.

Boşanma davası üç yerde açılabilmektedir:
1) Davalı tarafın yerleşim yerinde olan aile mahkemesinde.
2) Davacı tarafın yerleşim yerinde olan aile mahkemesinde.
3) Boşanmak isteyen eşlerin son 6 ayda birlikte ikamet ettikleri yerdeki aile mahkemesinde.

Boşanacak eşlerin ayrı şehirlerde yaşadığı durumlarda davayı ilk açan eş, boşanma davasının hangi mahkemede açılacağını belirlemiş olacaktır.

2) Boşanma davasını ilk açmanın en önemli avantajlarından biri de hak düşürücü süreleri kaçırmamaktır.

Bazı boşanma davası türlerinde dava açmak için, eylemin gerçekleştiği yahut öğrenildiği tarihten itibaren hak düşürücü süreler işlemektedir. Örneğin eşinin zina ettiğini öğrenen kişi, zinayı öğrenmesinden itibaren 6 ay içerisinde boşanma davasını açmak zorundadır. Söz konusu süre hak düşürücü bir süredir. 6 aylık süre kaçırılırsa zina sebebine dayalı olarak dava açma hakkı düşecektir.

Yine, kendisine fiziksel şiddet uygulanmasına rağmen eşi ile birlikte aynı çatı altında yaşamaya devam eden kişi bu eylemleri affetmiş sayılacaktır.

Boşanma-Davasında- Tarafların- Duruşmalara -Katılması -Zorunlu- Mudur?

Boşanma Davasında Tarafların Duruşmalara Katılması Zorunlu Mudur?

Kural olarak; hiç kimse kendi hakkını kullanmaya zorlanamaz. Ancak kişi, hakkını kullanmaması durumunda ortaya çıkan sonuçlardan sorumludur.

Boşanma davalarında ceza yargılamasındaki gibi zorla getirme ya da yakalama kararı çıkarılması gibi bir durum söz konusu olmaz.

Çekişmeli Boşanma Davalarında Davaya Katılma Zorunluluğu

Çekişmeli boşanma davalarında: kişinin avukatı varsa duruşmaya katılmak zorunda değildir. Avukat, kişiyi temsilen duruşmalara katılır. Bu durumda avukat, gerekli savunmaları temsilen yaparak kişinin hak kaybına uğramasına engel olur. Ancak kişinin avukatı yoksa bu durumda bizzat duruşmalara katılması gerekmektedir. Aksi takdirde her ne kadar duruşmaya katılması noktasında bir zorlama yapılmasa da ortaya çıkan sonuçlardan sorumlu olacaktır.

Davacı tarafın avukatı yoksa ve kendisi de duruşmaya katılmazsa dava dosyası işlemden kaldırılır. İşlemden kaldırılan dosya üç ay içerisinde yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

Davalı tarafın avukatı yoksa ve kendisi de duruşmaya katılmazsa duruşmada gerçekleşen ve yokluğunda yapılan usuli işlemlere itiraz edemez.

Anlaşmalı Boşanma Davalarında Davaya Katılma Zorunluluğu

Anlaşmalı boşanma davalarında her iki tarafın duruşmada hazır bulunması gerekir. Anlaşmalı boşanma davalarında protokolün, tarafların özgür iradesi ile gerçekleştiğinin tespiti gerekmektedir. Bu sebeple sadece avukatın gelmesi yeterli olmayıp tarafların bizzat duruşmada hazır olması gerekmektedir. Her iki taraf da duruşmada hazır bulunmazsa anlaşmalı boşanma gerçekleşmez.

Boşanma-Davası-İle -Birlikte- Mal- Paylaşımı -Davası Açılabilir -Mi?

Eşlerden Birisi Boşanmak İstiyor, Diğeri İstemiyor İse Ne Yapılmalıdır?     

Boşanmanın gerçekleşmesi için her iki eşin boşanmak istemesi gerekmez. Eşlerden birisinin boşanmak istemesi boşanma davası açmak için yeterlidir.

Eşlerden birisinin boşanmak istememesi durumunda çekişmeli boşanma davası açılır. Çekişmeli boşanma davasını açan eş, karşı taraf boşanmaya yanaşmasa dahi kendi iddialarını ispatlayarak davanın boşanmayla sonuçlanmasını sağlayabilir. Ancak, boşanmak istemeyen eş boşanma davasının açılmasına neden olan söz konusu olaylarda bir kusurunun olmadığını ispat ederse boşanma davası mahkeme tarafından reddedilir. Buna göre; boşanmak istemeyen eş hakkında iddia edilen kusurlar, mahkemede kanıtlanmadığı takdirde mahkemenin boşanma kararı vermesi mümkün değildir.

Boşanma Davasında Avukat Zorunlu Mudur?

Boşanma davasında avukat ile temsil konusunda yasal bir zorunluluk yoktur. Ancak avukat olmadan açılan davalarda, sonuçlar çok ağır olabilmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davasında İlk Duruşmada Neler Olur?

Çekişmeli boşanma davasının ilk duruşmasında tarafların sulh olup olmayacakları sorulur. Taraflar sulh olmaz iseler, tarafların dilekçelerinde belirttiği uyuşmazlık konuları tespit edilir. Bu hususlar duruşma tutanağına geçirilir.

Çekişmeli Boşanma Davasında İlk Duruşma Ne Zaman Olur?

Çekişmeli boşanma davasında ilk duruşma genel olarak dava dilekçesinin verildiği tarihten itibaren 5-6 ay sonrasında olmaktadır.

Çekişmeli Boşanma Davası, Anlaşmalı Boşanma Davasına Dönüşebilir Mi?

Taraflar çekişmeli boşanma davası devam ederken, boşanma ve boşanmanın sonuçları konusunda anlaşmaya varırlarsa, aralarında hazırlayacakları protokol uyarınca anlaşmalı boşanmalarını talep edebilirler.

Bu durumda çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına dönüşür.

Anlaşmalı Boşanma Davası, Çekişmeli Boşanma Davasına Dönüşebilir Mi?

Taraflar, anlaşmalı boşanma protokolünde bulunan hususlardan yalnızca birinde dahi uyuşma sağlayamazsa bu durumda anlaşmalı boşanma gerçekleşemez. Anlaşmalı boşanma davası gerçekleşemediği için çekişmeli boşanma davası açılması zorunlu hale gelir.

Boşanma-Davası-Devam-Ederken,-Bir-Başkasıyla-Duygusal-Bağ-Kurmak

Boşanma Davası Devam Ederken, Bir Başkasıyla Duygusal Bağ Kurmak

Boşanma davasının açılması ile boşanma gerçekleşmez. Boşanma, mahkemenin yargılama sonucunda verdiği boşanma kararının kesinleşmesi ile gerçekleşir. Bu durumda boşanma davasında verilen boşanma kararı kesinleşinceye kadar eşler arasındaki evlilik akdi devam eder. Bu sebeple boşanma davası süresince evlilik birliğinden doğan “sadakat yükümlülüğü” de devam eder.

Boşanma davasının açılması evlilik akdini sona erdirmeyeceği için dava devam ederken boşanma kararı kesinleşinceye kadar eşler, sadakat yükümlülüğüne uygun davranmak zorundadırlar.

Yargıtay’ın da bu doğrultuda verdiği birçok karar mevcuttur. Örneğin, Hukuk Genel Kurulu 2006/2-778 sayılı ve 2008/2-698-711 sayılı kararlarında“…boşanma davasının açılmasından sonra gerçekleşen bir kısım olayların, somut olayın özelliğine göre dava sonucunu etkileyebileceğine, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185/3.maddesinde yer alan sadakat yükümlülüğünün de boşanma kararı verilip kesinleşinceye kadar devam edeceğine..” ilişkin açıklamaya yer vermiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 15.09.2015 tarihli, E. 2015/1895, K. 2015/15882 sayılı bir başka kararında “…Eşler birbirine sadık kalmak zorundadırlar. Bir boşanma davasının açılması durumunda eşlerin sadakat yükümlülüğü elbette ortadan kalkmaz. Bunun aksi de düşünülemez. Nitekim boşanma davasının açılmasıyla eşler arasındaki cinsel sadakat yükümlülüğünün kalktığına ve dava tarihinden sonra gerçekleşen sonraki cinsel sadakate aykırı davranışların yeni bir dava konusu yapılamayacağına ilişkin bugüne kadar alınmış hiçbir Yargıtay kararı da bulunmamakladır…” diyerek boşanma kararı kesinleşinceye kadar sadakat yükümlülüğünün devam ettiğine yönelik hüküm kurmuştur.

Boşanma davası devam ederken, bir başkası ile duygusal bağ kurmak ‘’sadakat yükümlülüğünün ihlali ve ‘’güven sarsıcı hareket’’ olup, kusurlu bir eylemdir. Böylesi bir davranış açılmış olan boşanma davasındaki teksif ilkesi gereğince dilekçelerin teatisi aşamasından sonra ileri sürülemez. Ancak bu hususla ilgili yeni bir boşanma davası açılarak davaların birleştirilmesi talep edilebilir.

Yanlış Yorumlanan Bir Yargıtay Kararı Hakkında Değerlendirme

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 2014/20330 Esas, 2015/9692 Karar sayılı kararının bazı mecralarda yanlış yorumlandığı ve “Yargıtay’ın içtihat değişikliğine giderek boşanma davası süresince sadakat yükümlülüğünün devam etmediğine yönelik hüküm kurduğu” öne sürülmektedir. Oysaki içtihat doğru yorumlandığında kararın, boşanma davasının açıldığı tarihten sonra eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda eyleme yönelik kusur incelemesi yapılamayacağına ve buna ilişkin hüküm kurulamayacağına yönelik olduğu görülmektedir.

Diğer bir deyişle, boşanma davasının açılmasının ardından eşlerin sadakat yükümlülüğü sona ermez ancak bu yükümlülüğe aykırı olan eylemleri ancak yeni bir davaya konu olabilir. Örneğin boşanma davası süresince aldatma vakasına maruz kalan eş, yeni bir boşanma davası açarak mevcut boşanma davasının yeni açtığı boşanma davası ile birleştirilmesini talep ederek boşanma davası süresince meydana gelen sadakat yükümlülüğüne aykırılığa ilişkin de hüküm kurdurabilir.

Yargıtay, yanlış yorumlanan kararında Türk Medeni Kanunu anlamında bir sadakat yükümlülüğü tartışması yapmaktan ziyade, Hukuk Muhakemeleri Kanunu anlamında, sadakat yükümlülüğü ihlâlinin ne şekilde ileri sürüleceğini tartışmakta ve bu hususta bir hüküm oluşturmaktadır.“Yargıtay içtihat değiştirdi” minvalindeki yorumlar, kararın yanlış değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim, anılan karar tarihinden sonra da Yargıtay istikrarlı içtihatlarını sürdürmüş ve boşanma davası devam ederken sadakat yükümlülüğünün de devam ettiği yönünde kararlar oluşturmuştur.

boşanma-davası-taraflların-barışması-feragat-geri alma

Boşanma Davası Devam Ederken Eşlerin Barışması Halinde Ne Yapılmalıdır?

Boşanma davası devam ederken, eşler boşanmaktan vazgeçebilir, birbirlerine yeniden şans verebilir. Açmış oldukları boşanma davasının kapatılmasını isteyebilirler.

Böylesi bir durumda davacının davasından vazgeçtiğine ya da feragat ettiğine ilişkin bir dilekçe ile mahkemeye müracaat etmesi gerekir.

Ancak vazgeçme ile feragat beyanının farklı sonuçları olduğundan bir boşanma avukatının hukuki yardımından faydalanmalıdırlar.

Önemli: Davayı açan taraf o ana kadar ödediği maddi masrafları geri alamaz ancak dosyada kullanılmamış avans varsa dosya kesinleştikten sonra bu meblağı talep etme hakkı mevcuttur.

Boşanma Davasını Geri Çekme Süresi

6100 Sayılı HMK’nin 123. maddesine göre: “Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir.” Kanun hükmü davanın geri çekilebilmesi için bir süre öngörmüştür. Dolayısıyla bu süre dışında davanın geri alınmasına yönelik bir talepte bulunulamayacaktır. Kanunun öngördüğü süre sınırı hükmün kesinleşme anıdır. Bu noktada boşanma davasında boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar dava geri alınabilecektir. Boşanma davalarında kararın kesinleşmesi istinafa gidilmediği takdirde istinafa başvuru süresinin bitimine kadardır. (gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre) Bununla beraber istinafa başvurulmuş ise istinaf mahkemesinin karar vermesine karşın tarafların karara itiraz etmemesi halinde bu karar da kesinleşecektir. İtiraz edeceklerse itiraz mercii Yargıtay’dır. Bu halde Yargıtay’ın verdiği karar onama halinde kesin olacaktır. İşte bu tarihlerden sonra artık davanın geri çekilmesi mümkün olmayacaktır.

Süre sınırıyla beraber HMK’nun aradığı diğer şart davalının açık rızasının alınması şartıdır. Süre sınırına uyulması ve davalının da rıza göstermesi halinde mahkeme ‘karar verilmesine yer olmadığı’ kararı verir. Bu kararın ardından taraflar isterse harçlarını tekrar yatırmak şartıyla boşanma davasını yeniden açabileceklerdir.

Boşanma Davası İle Birlikte Mal Paylaşımı Davası Açılabilir Mi?

Mal paylaşımı davası, boşanma davası ile birlikte açılamaz. Boşanma davası ve mal paylaşımı davası konusu bakımından birbirinden farklı davalardır. Bu sebeple mal paylaşımı davasının boşanma davasından ayrı olarak açılması gerekir.

Mal paylaşımı davası, boşanma kararı kesinleştikten sonra görülebilen bir dava türüdür. Bu sebeple mal paylaşımı davası genellikle boşanma kesinleştikten sonra açılır. Boşanma davası sonuçlanmadan mal paylaşımı davası açılması da mümkündür. Ancak bu durumda mal paylaşımı davası, boşanma kararı verilmesini bekletici mesele yapacaktır.

Önemli : Boşanma davası, hukuki bir sonuç olarak ”boşanma ve onun ferilerine” odaklanır. Buna mukabil mal paylaşımı davası, boşanma sonucunda eşlerin mallarının paylaştırılmasına odaklanır.

Boşanma-Davalarında -Telefon-Kayıtları -İstenebilir-Mi ?

Boşanma Davalarında Telefon Kayıtları İstenebilir Mi ?

GSM operatörlerinin kişiler arasında yapılan görüşmelerin içeriğini kaydetmeleri yasal olarak mümkün değildir. Bu sebeple operatörlerden böyle bir kayıt istenmesi de mümkün değildir. Aynı şekilde Operatörler, kişilerin birbirine attıkları SMS mesajlarının içeriklerini de kaydetmemektedir.

Önemli : Telekomünikasyon şirketleri, özel hayatın gizliliği prensibi gereğince müşterilerinin konuşma içeriklerini herhangi bir mahkeme kararı olamadan kaydedemezler.

Operatörler, her ne kadar konuşma ve sms içeriklerini kaydedemese de dökümlerini 5 yıl müddetince saklamakla yükümlüdür. Operatörler, istem durumunda bu kayıtların dökümlerini mahkemelerle paylaşmak zorundadır.

Boşanma davalarında taraflar, telefon ve sms dökümlerini aile mahkemesinden talep edilebilmektedir. Ancak bu kayıtlar telefon görüşmelerinin içeriğini oluşturmamaktadır. Boşanma davasında talep edilebilen HTS kayıtları, konuşmaların süresi, tarihi, saati gibi bilgilerden ibaret olacaktır.. Dolayısıyla boşanma davasında talep edilen mesaj dökümleri ve telefon kayıtları yalnızca hangi tarihte, ne kadar süre ve sıklıkla konuşulduğunu ortaya çıkaracaktır.

Boşanma davalarında telefon aramaları ve kısa mesajlara ilişkin HTS kayıtları, ilgili operatöre mahkeme tarafından müzekkere yazdırılması suretiyle dosya muhteviyatına kazandırılabilir. Bunun için dilekçelerin teatisi aşamasında operatör kayıtları deliline dayanıldığı ifade edilmeli ve delil dilekçesinde de mutlaka bu delillere dayanıldığı belirtilmelidir. Bu kayıtların hangi operatörden ve hangi telefon numarasına istinaden istendiği belirtilmelidir. Bu sayede boşanma davasında geriye dönük olarak telefon arama ve SMS(kısa mesaj) kayıtları dosyaya getirtilebilmektedir.

Bu bilgiler boşanmayı gerektiren sebepler arasında yer alan zinanın kanıtlanmasında etkili bir şekilde kullanılabilmektedir. Ayrıca yine Yargıtay kararlarını incelediğimizde, evli bir kişinin özellikle akşam saatlerinin sonrasında sık sık ve uzun süreli olarak karşı cinsten bir kişi ile görüşmeler yapması, zina olgusunun ispatı için yeterli görülmese dahi sadakat yükümlülüğünün ihlali veya güven sarsıcı davranış nedeniyle boşanmada kusurlu davranış olarak kabul görebilmektedir.

Yine aşağıda yer verilen Yargıtay ilamından da açık bir şekilde anlaşılacağı üzere değişik tarihlerde yapılan çok sayıda görüşmeye ilişkin mantıklı bir açıklama getirilemediği ve yapılan görüşmeler haklı bir nedenle açıklanamadığı takdirde güven sarsıcı davranış olduğunun kabulü gerekecektir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2012/430E. ve 2012/18514 sayılı ilamına göre:

“…Davacı tarafın delil olarak bildirdiği ve getirtilen telefon görüşme kaydına göre; davalı kadının , davanın açılmasından önceki altı aylık dönem içinde bir başka erkekle değişik tarihlerde çok sayıda, beşer dakika ve üzeri sürelerle telefon konuşmaları gerçekleştirdiği görülmektedir. Davalı kadın bu görüşmeleri doğrulayarak görüşmenin “A. adlı kişinin kendisini telefonla rahatsız etmesinin sonucu olduğunu savunmuştur. Yukarıda açıklanan sayı ve süreyle yapılan telefon görüşmesinin kendisini rahatsız eden bir kimseyle yapıldığının savunulması, olağan yaşam tecrübesine göre normal kabul edilemez. Eşinin bir başka erkekle bu kadar sık ve uzun süreli görüşmesini öğrenen kocanın, eşi hakkındaki güvenin sarsılması beklenen bir davranıştır. mahkemece davalı kadının güven sarsıcı davranış içine girdiği sabit kabul edilmelidir…”

Boşanma Davasında 3. Şahsın GSM (Telefon) Dökümleri İstenebilir Mi ?

Kural olarak, boşanma davasında sadece tarafların şahsi telefon dökümlerinin dosyaya getirtilmesi istenebilir.

Boşanma Davalarında Whatsapp Kayıtları İstenebilir Mi?

Boşanma davasında whatsapp kayıtları, taraflarca dava dosyasına sunulmadığı takdirde ilgili şirketten veya operatörlerden istenememektedir. Nitekim bu yazışmalarda uçtan uca şifreleme yapılarak konuşma gerçekleşmekte olup; ilgili konuşmalar sadece Amerika’da bulunan şirkette yer almaktadır. Bu şirketin Türkiye’de de hiçbir temsilciliği bulunmamaktadır. Türkiye’de bulunan bir mahkemenin Amerika’da bulunan şirkete yazacağı müzekkereden de hiçbir sonuç elde edilememektedir. Bu sebeple mahkemeler, boşanma davasında whatsapp kayıtlarının istenilmesine ilişkin herhangi bir kuruma yazı göndermemektedir Mahkeme, sadece taraflar bu delilleri bildirirse bu deliller üzerinden inceleme yapmaktadır

Boşanma Davalarında Whatsapp Kayıtları Kullanılabilir Mi?

Boşanma davasında whatsapp konuşma kayıtları, delil olarak kullanılabilir. Ancak bu delillerin ilgili tarafça mahkeme dosyasına sunulması gerekir.

Taraflar arasındaki whatsapp konuşmalarının boşanma davasında delil olarak gösterilebilmesi mümkün olmakla birlikte bu delilin hukuka uygun olarak elde edilmiş olması gerekir. Söz gelimi eşlerden birinin, diğerinin özel hayatının gizliliğini ihlal etmesiyle ortaya çıkan deliller boşanma davalarında kullanılamaz. Bu şekilde elde edilen deliller, boşanma davasında delil olarak kullanılamayacağı gibi ceza davası açılmasına da sebebiyet verebilir.

Eşler arasında yapılan whatsapp yazışmaları, boşanma davasına delil olarak sunulabilir. Nitekim eşler arasında yapılan konuşma içerikleri her iki tarafın da ulaşabileceği delillerdendir. Bu kapsamda eşler arasındaki konuşmaların ekran görüntüsünün boşanma davasında whatsapp ekran görüntüsü olarak sunulması mümkündür. Mahkemeye sunulan ekran görüntüleri, özel hayatın veya haberleşmenin gizliliğini ihlal etmeyecektir.

Önemli : Yargıtay içtihatlarına göre sunulacak whatsapp konuşmasının tarih bilgisinin ve hangi telefon numarası üzerinden yapıldığının tereddüt bırakmayacak şekilde olması gerekir. Tarih bilgisi olmayan ya da numara bilgisine yer vermeyen whatsapp konuşma kayıtları delil olarak kullanılamaz.

Önemli : Boşanma davasında whatsapp konuşma kayıtları takdiri delil niteliğindedir. Bu sebeple sunulan whatsapp konuşma kayıtlarının tanık anlatımları, otel konaklama kayıtları, arama kayıtları, savcılık soruşturma dosyaları ve benzeri deliller ile desteklenmesi gerekir. Yargıtay da sadece whatsapp konuşma kayıtlarının bir vakıanın ispatına yaramadığı yönünde içtihatlarda bulunmuştur.

Önemli: Boşanma davalarında aldatmaya delil teşkil etmesi bakımından otel kayıtları son derece önemlidir. Otel kayıtları kişisel veri niteliğinde bulunsa da mahkemeden talep edildiği takdirde mahkeme tarafından elde edilebilmektedir.

bosanma-davasi-ne-zaman-biter-tek-celse

Davalı Eşin Başkaları ile Konuşmaları Elde Edilip Dosyaya Delil Olarak Sunulabilir mi?

Özel hayatın gizliliği ilkesi gereğince, karşı tarafın telefonunu ele geçirerek, izinsiz biçimde telefonundaki yazışmalarının ekran görüntüsü ya da video kaydı, fotoğraf ve benzeri şekilde elde edilmesi halinde boşanma davasından delil olarak kullanılması mümkün olmadığı gibi, Türk Ceza Kanunu madde 134 anlamında suç da teşkil edebilecektir.

Facebook, İnstagram, Twitter Gibi Mecralarda Paylaşılan Postlar ( Gönderiler) Delil Olarak Sunulabilir mi?

Boşanmak isteyen eş, dava dosyasına bu gönderilerin ekran görüntüsünü sunabilir, bunlar artık aleniyet kazanmış içeriklerdir. Fakat davalı eş, bu içeriklerin kendisi tarafından gönderilmediğini, bu hesapların kendisine ait olmadığını iddia ederse bu gönderilerin İçeriklerinde yer alan ifadeler veya fotoğrafların başkaca tanık, fotoğraf ya da yazılı delillerle desteklenmesi ve bu gönderilerin onun tarafından paylaşıldığının ispat edilmesi gerekir.

Facebook, İnstagram, Twitter Gibi Mecralarda Başkaları Tarafından Paylaşılan Postlar (Gönderiler) Delil Olarak Sunulabilir mi?

Alenileşmiş bir paylaşımın dosyaya delil olarak sunulması mümkündür. Zira burada artık özel hayatın gizliliğinden söz edilemeyecektir. Bu durumda delil değeri kazanıp kazanamayacağı hususu da yine inkar edilip edilmeyeceği ya da başka delillere desteklenip desteklenemeyeceğine bağlıdır.

Whatsapp, Facebook, Instagram, Telefon Mesajlarının Delil Değeri Nedir ?

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/17151 E., 2018/5463 K.:

“Bu veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir.”

Davacı ile davalı arasında yapılan elektronik yazışmaların ekran görüntüleri alınarak dava dosyasına sunulabilir. Bu görüntülerin delil değeri tartışmalı olmakla birlikte, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından “takdiri delil” ve “delil başlangıcı” olarak değerlendirilmektedir..

Davalı taraf yazışmaların içeriğini inkar etmediği takdirde ekran görüntüleri delil değeri kazanır.

Şayet karşı taraf yazışmaların kendisi tarafından yapılmadığını ya da içeriğinin değiştirildiğini iddia ederse, tanık delili gibi yahut fotoğraf ve benzeri başkaca belgelerle desteklenmesi de yetmeyebilir. Bu durumda yazışmaların karşı tarafça yapıldığı teknik bilirkişi incelemesi ile (IP adresi veya cihazların incelenmesi gibi) ortaya konmalıdır.

zina-aldatma-sebebine-dayali-bosanma-davasi

Boşanma Davası, Zamanaşımı Süresi Var Mıdır?

Boşanma Davaları için öngörülen bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Ancak bazı boşanma sebeplerinde hak düşürücü süre öngörülmüştür. Örneğin, zina sebebi ile boşanma davasında, davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Önemli: Zamanaşımı ve hak düşürücü süre kavramları birbirinden farklı kavramlardır.Zamanaşımı bir “defi hakkı” vermesine karşılık, hak düşürücü süreler “itiraz” niteliğindedir.Zamanaşımı defi, borçlu tarafından ileri sürülmedikçe, yargıç tarafından kendiliğinden gözönüne alınamaz.Hak düşürücü süre ise, yargıç tarafından kendiliğinden göz önüne alınmak zorundadır. Hak düşürücü sürelerde, zamanaşımındaki gibi, sürelerin durması ya da kesilmesi söz konusu değildir.

Boşanma davası açmak için zamanaşımı süresi bulunmamakta ise de; boşanmaya bağlı bazı davalar için zamanışımı süresi bulunmaktadır.

Türk Medeni Kanunu Madde 178 – Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

boşanma -terk-ayrılma-6 ay- ihtar

Boşanma Davası Açmak İçin 3 Yıl Beklemek Ne Demektir? (Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma Davası)

Türk Medeni Kanunu madde 166/son fiili ayrılıkla ilgili olarak şu şekilde düzenleme yapmıştır: Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Fiili ayrılık, Medeni Kanun’da düzenlenmiş mutlak bir boşanma sebebidir. Buna göre boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları Nelerdir ?
-Reddedilmiş bir boşanma davası bulunmalıdır.
-Ret kararı kesinleşmelidir.
-Ret kararının kesinleşmesinden sonra en az 3 yıl geçmiş olmalıdır.
-Ret kararının kesinleşmesinden sonra ortak hayat yeniden kurulamamış olmalıdır.

Eşler arasında birden fazla reddedilmiş boşanma davası varsa ilk davanın reddedilme tarihi üç yıllık sürenin işlemeye başladığı tarih olarak kabul edilmektedir.

Önemli: Eşlerin herhangi bir davaya konu olmadan yıllardır ayrı yaşıyor olmaları fiili ayrılık nedeniyle boşanma gerekçesi olmaz. Böyle bir durum ancak TMK 166/1 bağlamında ‘’evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış’’ sayılmasına konu bir dava olabilir.

Önemli :Önceki davanın, açılmamış sayılma, görevsizlik veya yetkisizlik kararlarıyla sonuçlanmış olması hallerinde bu tür kararlar işin esasına ilişkin olmadıklarından fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma davasına dayanak sayılmamaktadır.

Önemli :Reddedilen davaya ait karar, Türk Mahkemeleri’nden alınmış olabileceği gibi 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un şartları yerine getirilmek kaydıyla bir yabancı mahkeme kararı da olabilir. Bu halde, yabancı mahkeme kararının tanınması yönünden alınan Türk Mahkemesi kararının kesinleşmesi şarttır.

boşanma-davası-mal-paylaşımı

Boşanmada Mal Kaçırma ve Engellenmesi

Boşanma davası sürecinde eşlerden biri, ortak malların mal paylaşımına konu olmaması için üzerine kayıtlı malları bir şekilde elinden çıkarabilir, satabilir ya da saklayabilir. Bu kötü niyetli tasarrufa, boşanmada mal kaçırma adı verilir.

Boşanmada mal kaçırmanın engellenmesi için bazı hukuki imkanlar vardır.

Aile Konutu Şerhi
Aile konutu şerhi; eşlerin aile konutu olarak kullandıkları ev üzerindeki tasarruflarına kısıtlama getiren, eşlerin ortak rızası olmadan şerh konulan konutun satılmasını veya kiralanmasını engelleyen, bu amaçla tapuya koydurulan bir hukuki engelleyicidir.

Tapudaki kayıtlara konulan aile konutu şerhi ile beraber eşler konut üzerinde artık birlikte söz sahibi olacaklardır, her iki eşin de rızası olmadan konutun kiralanması ve satılması mümkün olamayacaktır. Aile konutu şerhi koyulabilmesi için diğer eşin rızası aranmamaktadır.

Aile Konutu Şerhi Konulması İçin Gereken Belgeler
-Evlilik cüzdanı,
-Mahalle muhtarından alınacak aile konutu belgesi,
-Başvuru yapan eşin vukuatlı nüfus kayıt örneği
-TC kimlik kartı

Önemli : Aile konutu şerhi konulmamış olsa dahi mal kaçırma niyetiyle satılan aile konutunun geri alınması mümkündür Ancak aile konutu şerhi konulursa dava sürecine girmeye gerek olmaksızın devir önlenmiş olur.. Aile konutu şerhi konulmamış taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunan tarafa karşı ‘tapu iptali ve tescili davası’ açılması gerekir.

İhtiyati Tedbir Kararı
Eşlerden birinin boşanma davasından önce veya boşanma davası sırasında mal kaçırması, ihtiyati tedbir kararı ile engellenebilir. İhtiyati tedbir, boşanma davası açılmadan önce istenebileceği gibi boşanma davası sırasında da istenebilir.
İhtiyati tedbir kararı alınabilmesi için boşanma davasının yanında mal paylaşımı davasının da açılmış olması ve dosyada ihtiyati tedbir talep edilmesi gerekir. Mal paylaşımı davası ihtiyati tedbir talep etmek için açılır.

Önemli: Kural olarak mal paylaşımı davası, -boşanma davasında verilen- boşanma kararının kesinleşmesinden sonra açılır. Mal paylaşımı davasının ayrı bir dava olarak boşanma davası ile birlikte yahut boşanma davası sürerken açılmasında herhangi bir mahsur bulunmamaktadır. Ancak bu durumda; mal paylaşımı davasında boşanma davası bekletici mesele yapılacaktır.

Muvazaa Sebebiyle İptal Davası
Taşınır ya da taşınmaz mallara ilişkin anlaşmalı (muvazaalı) devir işlemleri yapılmışsa, bu işlemdeki hile ispatlanarak devrin iptali talep edilebilir.

Boşanma davası açılmadan önce geçmişe yönelik süre sınırı olmaksızın mal kaçırma amacı ile devir işlemi yapıldığı açıkça ortaya konulduğu takdirde bu devirlerin iptali sağlanabilir.

Önemli : Boşanma davası açılmadan 1 yıl önceye kadar mal ya da malların karşılıksız devri yapılmışsa, bu devirlerin iptali sağlanabilir.

Eşlerden Mal Kaçırmak Suç Mudur?

Türk Ceza Kanunu’nda ‘eşten mal kaçırma’ özel bir suç türü olarak düzenlenmemiştir. Dolayısıyla boşanma davasında mal kaçıran eşin cezası şudur şeklinde bir ifade doğru olmayacaktır. Ancak yine de eşin hangi yolla mal kaçırdığını irdelemek gerekir. Zira özel olarak ‘mal kaçırma’ fiili suç teşkil etmese de eşten mal kaçırma yolları arasında TCK’da suç niteliğinde yer alan fiiller olabilir. Bu fiillere şu örnekler verilebilir:

Taraflardan biri diğer eşten mal kaçırabilmek için karşı tarafı dolandırmış olabilir. Bu halde mal kaçıran eşin TCK 157 hükmüne göre cezalandırılması mümkün hale gelecektir. TCK m. 157 hükmüne göre; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilir.”

Eşlerden biri sahte bir vekâletname düzenleyerek diğer eş üzerindeki mal varlığı değerlerini kaçırabilir. Bu halde resmî belgede sahtecilik suçu işlenmiş olacaktır. TCK m. 204/1’e göre; “Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Eşlerden biri mallarını satmak/bağışlamak istemeyen diğer eşi bu hususa zorlamak için tehdit etmiş olabilir. TCK m. 106/1’e göre; “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Yukarıda örneklerle de ifade ettiğimiz üzere kendi başına ‘eşten mal kaçırma suçu’ TCK da düzenlenmemekle beraber mal kaçırma amacının gerçekleşebilmesi için başkaca suçlar işlenmiş olabilir. Bu halde suçu işleyen eşin TCK da düzenlenen fiilden ötürü cezalandırılması mümkündür.

Boşanma-Davasında-Çocuğun-Velayeti-Kime-Verilir?

Boşanma Davasında Çocuğun Velayeti Kime Verilir?

Boşanma davasında velayet hususunda temel ilke “Çocuğun Yüksek Yararı” İlkesidir. Bu itibarla çocuğun kimin yanında kalacağı hususu çocuğun üstün yararına bakılarak değerlendirilir.

Hakimin hangi tarafa velayeti vereceğine dair geniş bir takdir hakkı vardır.Velayet kamu düzenine ilişkin olduğu için hakimin kendiliğinden araştırması, diğer bir deyişle, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Tarafların velayet talebi üzerine mahkemece pedagog incelemesi yaptırılarak çocuğun kimin yanında kalmasının uygun olacağına karar verilecektir.

Kanun velayet hususunda hakime geniş takdir yetkisi tanıdığından, taraflar arasında velayete ilişkin anlaşma olsa dahi hakim, taraflar arasındaki anlaşmadan farklı bir karar verebilir. Hatta hakim velayeti her iki tarafa da vermeyerek, çocuğa vasi atayabilir.

Boşanma davasında çocukların velayetinin kesin olarak anneye bırakılması ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Mahkeme, çocuğun yüksek yararını gözeterek hangi yaşta olursa olsun velayeti babaya verebilir. Ancak büyük bir istisnai durum yoksa özel bakım ihtiyaçlarının olduğu 0-7 yaş aralığında anneye bırakılır. Bu karar Yargıtay’ın yerleşmiş düzenlemeleri arasında yer alır.

Çocuğun yaşına göre yapılan değerlendirmeler aşağıdaki gibidir:

-0 ila 3 yaşları arasındaki çocukların anne bakım ve de şefkatine mutlak olarak muhtaç oldukları kabul görmektedir. Bu durumdan dolayı 3 yaşına kadarki çocukların velayetine karar verilirken annenin işinin, evinin, kazandığı miktarın ve de yaşam tarzının herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Yargıtay tarafından istikrarlı olarak verilen bu kararlarda bu yaşlardaki çocukların velayeti kesin olarak anneye bırakılması hükme bağlanmaktadır.

-3 ila 7 yaşları arasındaki çocukların annenin bakım ve de şefkatine daha az muhtaç olduğu görülmektedir. Lâkin bu dönemleri yaşayan bir çocuğun da anneden alınarak babaya velayetinin verilmesi istisna teşkil etmektedir. Örnek vermek gerekirse annenin çocuğun sağlığına zarar vermesi, çocuğua bakmaktan aciz olması, annenin sağlığının kötü durumda olması gibi sebepler durumunda çocuğun velayeti anneden alınarak babaya verilebilir.

-7 ila 12 yaş okul çağında olan çocukların ise velayetinin belirlenmesinde yaş yine önem arz etse de bu gibi durumlarda tarafların çocuğa sunacakları maddi imkanlar da ön plana çıkmaya başlamaktadır. Bu gibi durumlarda hakimin değerlendirmesinde dikkate alacağı en önemli hususlardan biriside hangi eşin çocuğa daha iyi bir eğitim ve de gelecek sağlayabileceği olacaktır. Aynı zamanda mahkemenin hakimi tarafından uzman bir pedagog aracılığı ile çocuğu da dinlemesi ve bu şekilde çocuğun fikrine de başvurmuş olacaktır.

-12 yaş ve de üzeri çocukların belirli bir olgunluğa eriştiği ve kendilerini istedikleri biçimde ifade edebilecekleri düşünceleri düşünülmektedir. Bu genel kanı karşısında hakimler de çocukların kendilerini rahatlıkla ifade edebileceklerini yanında kalmak istedikleri ebeveynlerini seçebileceklerini düşündüklerinden çocukları dinleyerek velayeti tayin edebilmektedir.

Önemli : Hakim velayete ilişkin düzenlemelere karar verirken ebeveynlerin taleplerini de göz önünde bulundurmaktadır. Örneğin velayeti istemeyen bir ebeveyne velayetin verilmesi çocuğun üstün yararını zedeleyecek niteliktedir.
Önemli : Evlilik birliği içerisinde çocuk ile ilgilenmeyen yahut eşini ve çocuğunu terk eden eşe velayet hakkı verilmez.
Önemli : Birden fazla çocuk olması halinde çocukların velayetinin tek bir tarafa verilmesi zorunlu değildir. Örneğin, iki çocuk varsa, bu çocuklardan birinin velayeti anneye, diğerinin velayeti babaya verilebilir. Ancak çocukların kardeşlik ve paylaşım duygusunun gelişimi için Yargıtay “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi”ni benimsemiştir.

Çocuğun Velayeti Hangi Durumlarda Babaya Verilir?

Mahkemeler küçük yaştaki çocukların anne bakım ve şefkatine muhtaç olduğu ve daha iyi bakımının yapılacağı düşüncesiyle çocuğun velayetini anneye verme yönelimindedir.

Ancak anne yanında kalmak çocuğun Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliğini tehlikeye sokuyor ise bu durumda çocuğun velayeti babaya verilecektir.

Örneğin, anne çocuğun bakımını yapmıyor, ilgi göstermiyor, sorumluluklarını yerine getirmiyor ise, çocuk aç kalıyor ise, tek başına bırakılıyor ise, çocuğun anne yanında kalması çocuğun psikolojik, fiziksel geleceğini tehdit edici nitelikte ise çocuğun velayetini babaya verecektir.

Bir başka ihtimal olarak, anne çocuğun velayetini istemiyor ise, bu takdirde çocuğun velayeti babaya verilecektir.

Velayeti Alan Taraf Diğer Taraftan Çocuğun Bakım Masraflarına Katılmasını İsteyebilir Mi? İştirak Nafakası Nedir ?

Eşlerin boşanması halinde velayetin anne ya da babaya bırakılması diğer eşin çocuğun giderlerine katılmayacağı, daha iyi bir eğitim alması ve daha iyi koşullarda yaşaması için çaba harcamayacağı anlamına gelmemektedir. Velayet kendisine bırakılmayan ebeveynin de sorumlulukları devam edecektir. Fakat velayet kendisine bırakılmayan tarafın sorumluluktan kaçmasını engellemek için velayet kendisine bırakılan taraf, müşterek çocuk için nafaka ödenmesini talep edebilir.

Taraflar müşterek çocuk için nafakayı boşanma davasında isteyebilecekleri gibi boşanma davasından sonra da ayrıca açabilecekleri nafaka davası ile de talep edebileceklerdir. Müşterek çocuğun eğitim dahil tüm giderleri için bağlanacak olan bu nafakanın miktarı eşlerin maddi durumlarına ve çocuğun ihtiyaç ve menfaatlerine göre belirlenecektir. Nafaka ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeyen ebeveyn, şikayet halinde 3 ay hapis cezası ile cezalandırılabilecektir.

Boşanmada Kusurun Velayet Konusunda Değerlendirilmesi
Mahkemenin çocukların velayeti konusunda değerlendirme yapmasını sağlayan önemli kıstaslardan birisi de boşanmaya konu olan nedenlerde kusurlu olan tarafların değerlendirilmesidir.
Boşanma Davalarında Çocuğun Velayetinin Kararı ve bu kusurların çocukların gelişimlerini olumsuz yönde etkileme durumu olması konusunda kanaat oluşursa mahkeme bu konuda kusurlu tarafa çocuklarının velayetini vermeyi uygun görmüyor.

Velayet Hakkının Kötüye Kullanılması
Velayet kendisine bırakılan ebeveyn her zaman çocuğunun menfaatlerini düşünmek ve bu menfaatlere göre davranmak zorundadır. Ebeveyn çocuğun geleceğini ve eğitim hayatını tehlikeye düşürecek davranışlardan kaçınmalı ve velayet kendisine bırakılmayan eş ile ilişki kurmasına engel olmamalıdır. Aksi halde velayet hakkının kötüye kullanıldığı iddiası gündeme gelebilecektir. Bu durumda velayet kendisine bırakılmamış olan ebeveyn değişen durumlara göre velayetin kendisine verilmesi için her zaman dava açma hakkına sahip olacaktır.
Velayet kendisine bırakılmış olan eşin yeniden evlenmesi, velayetin değiştirilmesi için sebep teşkil etmemekte olup velayet kendisine bırakılan eşin yeniden evlenmesi ile müşterek çocuğun yaşayış tarzının olumsuz olarak değiştiğini, menfaatlerinin zarara uğradığını iddia eden ebeveyn, velayetin değiştirilmesi için elbette ki velayet davası açma hakkına sahiptir.

Geçici Velayet Nedir?

Boşanma davası içinde görülen velayet davaları genellikle çekişmeli olması durumunda uzun süren bir dava çeşidi olarak ön plana çıkıyor.
Ancak mahkeme çocukların psikolojik ve sosyal durumlarını göz önünde bulundurarak dava devam ederken ara karar vererek çocukların velayetlerini geçici velayet kararı ile taraflardan birisine veriyor.
Geçici velayet karar sadece dava süresince geçerli olan bir karardır. Nihai karar ile birlikte bu karar ortadan kalkarak nihai kararın uygulanmasına geçer.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir