MEDENİ KANUN 8.MADDESİ

I. HAK EHLİYETİ
Madde 8 – Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.

TMK 8. MADDESİNİN GEREKÇESİ

Yürürlükteki Kanunun 8 inci maddesini karşılamaktadır.

Maddenin “A. Şahsiyet” şeklindeki konu başlığı bu maddelerde genellikle ehliyet konusu düzenlenmiş olduğundan “A. Genel olarak” şeklinde değiştirilmiştir. Maddenin “I. Medeni haklardan istifade” şeklindeki kenar başlığı ise “I. Hak ehliyeti” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklik 1984 tarihli Öntasandan aynen alınmıştır. Gerek öğretide gerek yargı kararlarında bu maddenin “hak ehliyeti”, bundan sonraki maddenin ise “fiil ehliyeti” ile ilgili olduğu kabul edildiğinden “medeni haklardan istifade” yerine “hak ehliyeti”, “medeni hakların kullanılması” yerine ise “fiil ehliyeti” deyimleri kullanılmıştır.

Maddenin birinci fıkrasında “Her şahıs…” sözcükleri yerine “Her insan…” sözcükleri kullanılmıştır. Gerek 1971 gerek 1984 tarihli Öntasanlarda da isabetle kullanılan bu sözcükler, maddede düzenlenen bu ehliyetin insanlarla ilgili olduğunu ve temel bir insan hakkı olmasını vurgulaması açısından amaca daha uygun düşmektedir.

Maddenin ikinci fıkrası da 1971 ve 1984 tarihli Öntasanlara uygun olarak yeniden kaleme alınmıştır. Birinci fikada olduğu gibi ikinci fikrada da hak ehliyetinde eşitlik ilkesinin belirlenmesinde “Herkes” sözcüğü yerine “Bütün insanlar…” sözcükleri kullanılmıştır.

TMK MADDE 8 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2008/18229 E., 2008/13979 K., 25.12.2008 T.

Tüm dosya kapsamından bebeğin anne karnında öldüğü, sağ olarak doğmadığı, dolayısıyla kişi sıfatını kazanamadığı anlaşıldığından, sanığın eylemi taksirle ölüme neden olma suçunu değil, şartları bulunduğu takdirde başka bir suçu oluşturabileceği, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi…

Yargıtay Hukuk Genel Kurul, T: 23.06.2010, E: 2010/1-252, K: 2010/337:

“… Bilindiği üzere taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti medeni hukuktaki, medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Gerçekten, kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları Medeni Kanuna göre belirlenir (HUMK m.38, MK m.8, m.48).

Buna göre medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (MK m.8) ve tüzel (MK m. 48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine sahiptir. Tarafolma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucu olup; usul hukuku iliş(kis)inde süje olma, usul hukukundan yararlanma yeteneğidir.

Her gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir; dolayısıyla gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan istifade ehliyeti ölümle sona ereceğinden, ölmüş olan kişinin taraf ehliyeti yoktur.

Bir davada tarafların, taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartlarındandır. Bu nedenle, davanın taraflarından birinin taraf ehliyetine sahip olmadığı mahkemece kendiliğinden gözetilir ve dava esasa girilmeden reddedilir….,

… bir taşınmaz hakkında tapu iptal ve tescil davasının, ancak o taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkına dayanan kişi tarafından açılabileceği ve davada tapu iptal ve tescil isteminde bulunan tarafın gerçekten o hakkın sahibi olup olmadığının davanın her safhasında mahkemece résen gözetilmesi gerektiği, her türlü duraksamadan uzaktır.

Somut olayda davacılar, dava tarihinde hayatta bulunan babalarının davalıya yaptığı temlikin ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile taşınmazın hayatta olan babaları adına tescilini istemişlerdir. Temliki yapan ve gerçekten hak sahibi olan kişi hayatta bulunduğuna göre, bu temlike dayanarak her türlü dava açma hakkı münhasıran ona aittir.

Böyle bir durumda, hukuki ehliyetsizlik iddiası söz konusu olduğundan, hayatta bulunan kısıtlı gerçek hak sahibine vasi tayin edilmesi ve vasinin de vesayet makamından izin almak suretiyle hukuki işlemlerde onu temsil etmesi yasal bir zorunluluktur.

Konuya bu açıdan bakıldığında, davacıların babaları M… C…’un dava tarihi itibariyle hayatta olduğu ve yukarıda açıklanan hukuki olgular çerçevesinde taraj ehliyetine sahip bulunduğu; dolayısıyla dava konusu taşınmaz yönünden mülkiyet iddiasına dayalı olarak ancak kendisi ya da onu temsile yetkili vasi tarafından iptal ve tescil davası açılabileceği kuşkusuzdur.

Bu haliyle, eldeki davada davacılar, dava tarihinde hukuken taraf ehliyeti bulunan babaları adına, usule aykırı olarak kendilerini taraf göstererek tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuş olup; dava tarihi itibariyle mevcut olan bu dava şartı olan usuli eksikliği(n), yargılama sırasında babanın ölmüş olması nedeniyle terekeye temsilci tayini suretiyle giderilmesi de olanaklı değildir.

Diğer taraftan, dava konusu taşınmazda hak sahibi olan ve dava tarihi itibariyle hayatta bulunan babaları adına dava açan davacıların, taşınmanı dava etme yetkilerinin (dava hakkının); eş söyleyişle davacı sıfatlarının bulunmadığı da açıktır….

Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, esasa ilişkin olarak davanın kabulü yönünde verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır…”

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, T: 25.05.2010, E: 2010/2569, K: 2010/7454:

 “… Dava dilekçesinde davalı olarak “O… Tarım Pres Fabrikası” gösterilmiş, temsilcide yanılgaya düşülmüştür. Davaya taraf olma ehliyeti dava şartlarından olup, kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle taraflarca öne sürülmese bile, mahkemece resen dikkate alınması gerekir. Dava dilekçesinde adı geçen fabrikanın gerçek veya tüzel kişi sahiplerinin kim olduğu belirlenmelidir. Fabrikanın tüzel kişiliğe ait olduğunun belirlenmesi halinde tüzel kişiliğe, gerçek kişiye ait olduğunun belirlenmesi halinde gerçek kişiye, adi ortaklığa ait olduğunun belirlenmesi halinde, adi ortaklığın tüzel kişiliğinin olmadığı ve taraf ehliyeti bulunmadığı gözetilerek, ortaklığı oluşturan kişiler tespit edilerek bu kişilere husumetyöneltilerek, dava dilekçesi tebliğ edildikten ve gösterecekleri deliller de toplandıktan sonra, işin esasına girilip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir….”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/12-281 E., 2019/562 K., 14.5.2019 T.

Şikâyet hakkının ileri sürülebilmesi için şikâyet ehliyeti ve hukuki yararın bulunması gereklidir. Şikâyet ehliyetini usul hukukunda olduğu gibi taraf ve şikâyet ehliyeti olarak ikiye ayırmak mümkündür. Taraf ehliyeti medeni hukuktaki hak ehliyetinin medeni usul hukukundaki uzantısını oluşturur. Medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi şikâyette taraf olma ehliyetine sahiptir.

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/11437 E., 2017/74 K., 16.1.2017 T.

Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan yararlanma ( hak ) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir ( HMK m.50, TMK m.8 ve m.48 ). Buna göre, medeni haklardan yararlanma ( hak ) ehliyeti bulunan her gerçek ( TMK m.8 ) ve tüzel ( TMK m.48 ) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir